Başarı gösterdiğinizde yalnızlığınızı fark ettiğiniz oldu mu? Yahut yeteri kadar desteklenmediğinizi hissettiğiniz?
Kısık sesli tebrikler, görmezden gelmeler de buna dahil. Tüm başarılı insanlar ve sanatkârlar bu yönüyle yalnızlığı göze almak zorundadır. Deha ve kabiliyet durdurulamayacağı için dehayı yalnızlaştırarak öldürmek haset toplumların işidir. Yok saymanın içine yargılamayı, alay etmeyi de dahil edebiliriz. O nedenle ölüm, hasetin rekabetine tenezzül eder. Bedenen yok olan başarılı veya kendini gerçekleştirmiş, acılarla beraber yürümeyi becerebilmiş nice güzel insan ölünce kıymetlenir.
Kıskançlıkla haseti ayırmalıyım. Kıskançlık, benim var ama onun olmasın demektir. İmrenmekten farklıdır. İmrenmek, onun var benim de olsun düşüncesidir ve zarar vermeyen hatta harekete geçiren bir durumdur. Hasetse, benim yok, o halde onun da olmasın kara düşüncesiyle füzyon, kaynaşma halidir. Ruhun bozulmasıyla açıklanır. Kişinin kendisini yakar. Kendine ait varoluşsal değerleri çürütür. Kambura demişler ki, seni mi iyileştirelim yoksa herkes kambur mu olsun, herkes kambur olsun demiş. Olumsuzlukta eşitlenme hasetin beslenme şeklidir. Haset, muhatabından
ziyade sahibini durdurur, provake eder, eleştirir.
Hasetle kabiliyet arasındaki korelasyona değinmeliyim.
Kabiliyet, kabul etmek demektir. Biçim alma yeteneğidir. Herkes kendi istidadına, yani biçim alma yeteneğine izin verdiği kadar kendi olur. Haset insanlar kendilerindeki kuvveye veya yatkınlığa odaklanmak yerine en yakınındakine çelme takar. Bu yönüyle ne kadar görünür ve yakınsanız o kadar derin hasetin odağındasınız diyebilirim. Bir de şu dikkat çekicidir ki, kendi dehasıyla veya kabiliyetiyle kendini ortaya koyan kişi sanıldığı gibi ehlikeyif değildir. Mağaradan çıkma kararı, bir istekten öte bir tutkudur. Önüne çıkan onca zorluğu görüp, bu zorluklarla yol almayı seçer.
Adanmışlığınız, istikrarınız varsa hasetin ateşi çok yakınınızdadır. Haset insanlar bu yakıcı seçimlerinin bilişsel körlüğe neden olduğunu çok geç anlarlar. Başkalarına değil, kendi özüne odaklanmak da zorlanırlar. Çünkü kendilerini reddeder, sürekli kıyaslarlar. Bir taraftan da haset az veya çok insani bir deneyimdir. Diyelim ki bu haset hissi arada bir geliyor ve bizi rahatsız ediyor, ne yapacağız? Hemen durup şu an ne hissediyorum ve bu hissimi kimse için bir zehre dönüştürmeden fark etmeye izin verebilirim. Davranışa dönüşmemiş hisler kadar öğretici hiçbir şey tanımadım. Şu sorular işe yarayabilir; olmak istediğim kendim için bedel ödemeye hazır mıyım? Deneyip yanılmaya, biraz yalnızlığa, kimi zaman beyin sancılarına, kimseye yaranamamaya dair düşüncelerim neler? Kendimi onaylamakta neden zorlanıyorum? Sonra kendi istidadımı fark etmeye izin verebilirim. Tüm yapabildiklerim ve yapamadıklarım, hatta asla yapamayacaklarımla ben bir bütünüm, kendimi kabul ediyorum.
Yazıyor okuyor, biliyor olmanın, bildiğini ete kemiğe büründürmenin acısı çoktur. Çoğu kişi içinde bir yerde senin gayretine hayrandır ama içlerindeki haset kişiler öldüğünde seni alkışlar.