Başörtülü Psikolog ve Psikiyatr Olur, Kesinlikle Olur

Gençliğimin güzel zamanlarında Muhammet Şimşek tarafından hazırlanan Prof. Dr. Üstün Dökmen tarafından sunulan Küçük Şeyler isimli harika bir program vardı.

TRT ekranlarında yayınlanan bu programı pür dikkat izlerdim. Prof. Dr. Üstün Dökmen Hoca bilimi halka sunma konusunda özel bir çaba harcıyordu.

Psikolojinin, çoğu aile için uzak düşman sayılacak kadar bilinmez olduğu 2002-2012 tarihlerinde küçük küçük aydınlanıyorduk. Hocayı, takip eden yıllarda ilgiyle izlemek ve kendisinden öğrenmek gerçekten güzeldi. Aradan geçen yıllar içinde Üstün Hoca alana katkılarını özgürce her platformda dile getirdi ve biz başı örtük veya açık dinledik.

Üstün Hocadan belli aralıklarla başı örtülü olmayı seçmiş özgür kadınlarla ilgili ondan duymayı beklemediğim kurallar duyduk. Kırılgan ve gerçekten incitilmiş başı örtük bilim insanlarına biçim vermeye, onları hizalamaya olan marjinal bir iştah belli ki hala devam ediyordu.  Biliyoruz ki, Üstün Hoca da Anadolu kültürüyle büyümüş, bizim gibi pınarlardan su içmiş, benzer ağıtlarla ve aynı türkülerde gelişip, kadim bilgilerle aynı sofralardan geçmiştir. Kısacası aynı beşiğin büyüttüğü bebekleriz. Ayrışmak bizi üzer. Ve Üstün Hoca henüz yaptığı açıklamayla yine katı kurallar (bireysel) sıraladı.

Üstün Hoca, Armağan Çağlayan’ın programında başı örtülü kadınlardan psikolog ve psikiyatrist olamayacağı kuralını koyarken oldukça ciddi görünüyordu.

En yüksek insani değerler ve eşitlik, etik olma ilkesiyle mesleğini yapmaya adanmış benim gibi yüzlerce meslektaşım var. Kadim köklerimizin olması güncel bilimsel uygulamalara ancak ışık tutar. Kendimize ve yaşayan tüm canlılara şefkatle yaklaşmak için sayısız eğitimler almış başı örtülü öyle çok psikolog var ki… Mesleğinde başarılı ve adanmış birçok psikolog, psikiyatrist arkadaşım E Ticaret sitesinden ürün alır gibi danışan seçmiyorlar ve danışanlar da onları aynı şekilde bulmuyor. Herkes serbestçe terapatik alyansı kurabilen uzmanla ilerlemek de özgür. 

Üstün hoca aynı programda Atatürk’ü çok sevdiği halde odasında resmini bulundurmadığını da belirtti. Ofisimizde sevdiğimiz birinin resmi hala ayrıştırıcı bir faktör mü, şaşkınım. Hatta mini etek giyenin veya haç takanında bu seçici kıyafetlerinin meslek etiğini bozacağını söylemiş. Aklıma şu geliyor, görsel olarak nötr olmak mümkün mü? Sakal, saç, takı, marka kıyafet bile ayrıştırıcı dersek mesleğimizi yaparken ne giyeceğiz arkadaşlar? 

 Tüm bu düşüncelerini transfer kaygısı ve danışmanın nötr olması gerekliliğine bağlıyor. Eğitimini almış ve gerekli liyakate sahip herkes (kadın) istediği gibi mesleğini yapabilir. Psikoloğun, psikiyatristin şeklinin, giyiminin danışana, hastanın tedavisinde negatif etkisi üzerine yapılmış geçerli bir araştırmaya denk gelmedim. Terapide, tedavide nötr olma ise benim aldığım etik kurallara göre şekilden, tanılar ötesi bir yerde, meslek kuralları içinde yer ediyor.

Diyelim ki bir dini inancın temsili veya tercihi olarak dışta bir simge olmasın, bu durumda etiği bilmeyen bir uzman nasıl çalışır?

Dövmeli olursa, dini inancı yoksa, farklı bir dine mensupsa ne yapacağız, o doktor veya psikoloğa gitmeyecek miyiz? Burada elbette kim nerede rahat edecekse ve kimden hizmet almak isterse o kişiyi seçebilir. Ancak tedavide aktarımı önlemenin yolu kadim ve dini simgeleri kurşunlayarak olmaz. Etik bilgiyle, nerede duracağımızı, vaka formülasyonuna sadık kalmayı, ille de empati veya sempatiye ihtiyaç duymadan şefkatle hasta veya danışanlarımızı tutabilmeyi öğreniyoruz. Paniğe ve ayrışmayla yeterince vakit kaybetmiş bir ülkeyiz. 

Önce kendi içimizdeki şiddeti bitirmeliyiz. İnsan ta içinde bir yerde, ayrıştıran, sarsan, acıtan şiddeti dehşetle izlemeye rıza göstermeli ki ancak böyle kendinden başkasına da acı veren şiddetli kurallar koymadan hayatı tecrübe edebilsin. Sabit, katı ve yükseltilmiş standartla birbirimizi sevemeyiz. Onlarca benden farklı düşünce ve görünüşte canımdan öte dostlarım var. Farklılıklarımız desenimiz oluyor ancak. Ne güzel bir koroyuz. Farklı tınılarla ne güzel besteler çıkıyor ortaya bilseniz… Ötede değil beraber oynadığımız ne tatlı oyunlarımız var. 

Bu mavi gezegende şekilcilik ne zaman biter ve daha yargısız bir dünya ne zaman gerçek boyutlarına yaklaşır bilemiyoruz. Ve dilerim bu mesleği liyakatle yapmanın, simgelerin ötesinde ve hatta tanıların ötesinde gerçekten insana temas edebilmek için başı açık veya kapalı olmakla alakası olmadığı bir an önce anlaşılır. 

Bu ülkede birini öteye bir yere koyarak ve onun mesleğiyle var olma(ma)sı için kurallar koyarak bir değere hizmet etmemiz samimi değil. Oysa birbirimizden öğreneceğimiz onca şey varken psikolojik katılık kime yarar? Yargılamaya muhtaç olmayarak birbirimizi kabul edebilecek esnekliğe ne çok ihtiyacımız var. 

Paylaş:

Facebook
X
LinkedIn
Telegram
WhatsApp
Comments