Düşünce mi bu, yoksa ben miyim, bilmiyorum.
Adeta düşüncemle birbirimize yapıştık (füzyon). Ne kadar tanıdık cümleler değil mi? Düşünceler gelince siz de kaçsam, uyusam, bir şeyler yesem, müziğin sesini açsam, yani duymamazlıktan gelsem, dediniz mi? Demiş olmalısınız, çünkü düşünce tekrarları, yani ‘’ruminasyonlar’’ ortak insanlık haline dahildir. Her insanın bir midesi, bir kalbi, bir zihni vardır. Niyeyse, insan midesine hazmettiği, kalbine kan pompaladığı için kızmaz da zihnine düşünce ürettiği için öfkelenir. Zihnin doğasını anlamak bu kadar zor değil. Basitçe zihin, bizi hayatta tutmak için tetikte tutmak ister. Bu nedenle günde 70000 üzerinde düşünce üretir.
Düşüncelerle gerçekleri karıştırdığımızda ne olur? Özetle, yel değirmenleriyle savaşan Don Kişot gibi yapay bir savunmanın içinde yorgun düşeriz. Bu, henüz çıkmamış yangın için yangın söndürücü sıkmak gibi aptalcadır. Yahut henüz denizde süzülen gemi ya batarsa diye filikalara binmeye benzer. Aslında hepimiz düşüncenin resmettiği gelecek acıdan korunmak için ön alma davranışlarımızı çoğaltmak konusunda telaşlıyızdır. Bu da insan olmaya dahildir. Peki korkup kaygılanan, hatta kaygısından kurtulmak için endişe üreten zihnimiz hangi zaman diliminde yaşamaktadır? Elbette gelecek…
Şimdiyle topraklanın. Şimdiyi fark etmek ve beş duyu organımızla şimdiyi deneyimlemeye izin verin.
Şimdi ve burada her türlü kaygılı senaryodan bağımsız ne yaşıyor ne hissediyorsunuz? Ne deneyimliyor ne görüyor ne kokluyorsunuz, fark edin. Ayakları yerden kesen her zaman mutluluk hissi olmuyor. Bazen zihnimizin getirdiği pespaye düşünceler de şimdiki zamanda zeminle bağlantımızı hissizleştiriyor. Gerçekten nereye aitim?
Düşünceler bulutlar gibidir. Hareket ederler. Dalgalar gibidir, her zaman berrak olmayabilirler. Balığın oltaya takılması için kımıldaması ve çengelin ağzına batması gerekir. Aynen düşünceler de böyledir. Gerçekliği olmayan düşüncelere tüm dikkatimizi verdiğimizde oltaya takılan balık gibiyiz.
Düşünceye atfedilen gerçekdışı gücü anlatan onlarca bilimden uzak kitapları okumak da düşüncelerle ilgili kafa karışıklığına hizmet ediyor. Oysa bilim, düşünceleri; olabilirlik ve olasılık olarak sınıflandırıyor. Aklımızdan geçenler olabilir ama bu çok zayıf ve tutarsız bir savdır. Bizi koruyan düşüncelerimizin olasılıkları (ihtimali) karşısındaki tutarlı tutumlarımızdır.
Düşüncemize rağmen değil düşüncemizle beraber karar verebilecek güçte yaratıldık. Kaygılı düşüncemize ilgili bir ev sahibi gibi değil, ilgisiz ev sahipliği yapmayı seçebiliriz. Geceleri gelen düşüncelere ertesi gün gündüz saatlerine randevu vermek de harika bir seçenektir.